2023 yılı, Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yılını kutlamak için önemli bir dönüm noktası olarak öne çıkıyor. Tarihsel süreç içerisinde birçok zorlukla karşılaşan bu iki ülke, her ne kadar farklı siyasi ve ekonomik sistemlere sahip olsalar da, zaman zaman birbirine destek olan ve stratejik ortaklık geliştiren bir ilişki ortaya koydular. Bugün, bu ilişkilerin nasıl şekillendiğini ve gelecekteki potansiyelini ele alacağız.
Türk-Rus ilişkilerinin tarihi, 15. yüzyıla kadar uzanıyor. Ancak modern diplomatik ilişkiler, 1918 yılında Sovyetler Birliği'nin kurulması ile birlikte resmiyet kazandı. O tarihten itibaren iki ülke arasında pek çok ups and downs yaşandı. Soğuk Savaş dönemi, özellikle 1945 sonrası, iki ülke arasındaki ilişkilerin dinamiklerini büyük ölçüde değiştirdi. Ancak bu dönemde bile, Türkiye ve Sovyetler Birliği, karşılıklı faydayı gözeten anlaşmalar yapmakta bir sakınca görmedi. Örneğin, ticaret anlaşmaları ve kültürel exchange programları, bu dönemde imzalanmıştır.
1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması, Türkiye-Rusya ilişkilerini yeni bir boyuta taşımıştır. Ülkeler, uluslararası arenada daha bağımsız hareket etmeye başladılar ve ikili ilişkilerin daha fazla ön plana çıkması önemli bir hale geldi. Bu süreç içerisinde Türkiye, Rus gazı ve enerji kaynakları yönünden Rusya’ya bağımlı hale gelirken, Rusya da Türkiye’nin Ortadoğu'daki stratejik konumundan faydalandı. Sonuç olarak, iki ülke ilişkileri, sadece devlet politikaları ile sınırlı kalmayıp, halk düzeyinde de gelişmeye başladı.
2020'li yıllara geldiğimizde, Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler daha da önem kazandı. Bu dönemdeki karşılıklı ziyaretler, ticaret hacminin artışı ve askeri iş birlikleri, iki ülke arasında köklü bir stratejik ortaklığın temellerini attı. 2016'da yaşanan uçak krizi sonrası, ilişkilerin tekrar normalleşmesi ve gelişmesi, iki ülkenin de ortak çıkarlar doğrultusunda hareket etme kararlılığını gösterdi. Özellikle enerji alanında yapılan projeler, iki ülkenin ekonomik ilişkilerini güçlendirdi.
Bunun yanı sıra, Suriye’deki iç savaş gibi bölgesel krizlerde, iki ülkenin birbirine olan yaklaşımı ve stratejik duruşları dikkat çekmektedir. Her iki ülke de, krizin çözümünde aktif bir rol üstlenerek, uluslararası arenada bazı konularda zıt görüşler sergilese de, müzakerelere açık bir tavır takındı. Bu durum, iki ülkenin birbirine olan bağımlılığını artıran bir etken haline geldi. Aynı zamanda, bu ilişkilerin sadece siyasetle sınırlı kalmadığını ve kültürel alanda da geliştiğini görmek mümkün.
Gelecek dönemde, Türkiye-Rusya ilişkilerinin daha da derinleşmesi bekleniyor. Enerji, savunma sanayii ve turizm gibi alanlarda, her iki ülkenin karşılıklı yatırımları artmaya devam ediyor. Bu bağlamda, özellikle Türkiye’nin Rusya’dan aldığı doğalgaz, enerji bağımlılığını gözler önüne seriyor. Öte yandan, Rus turistlerin Türkiye’yi tercih etmesi, ekonomik ilişkilerin daha da güçlenmesine katkı sunuyor.
Sonuç olarak, 105. yılını dolduran Türk-Rus diplomatik ilişkileri, yalnızca geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğin stratejik iş birliğinin önemli bir gösterge ve temeli olarak öne çıkmaktadır. Siyasi, ekonomik ve kültürel çeşitli alanlarda gelişim gösteren bu ilişkilerin, hem bölgesel hem de küresel dengeleri nasıl etkilediği üzerine yapılan analizler, bu dinamik bağlantının önemini her geçen gün artırmaktadır. Gelecekte daha fazla iş birliği ve dayanışma bekleyen Türkiye ve Rusya'nın ilişkisi, şu an için çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ancak, bu ilişkiyi güçlendirecek birçok fırsat ve potansiyel mevcuttur.